30 Mayıs 2009 Cumartesi

Kışın yayla keyfi...

Kışın yayla keyfi...

Karçal Dağlarında Maden Köyü.


Fotoğrafa meraklı olup da Karadeniz dağlarını ve yaylalarını bilmeyen var mıdır? Kaçkarlar'a her gidişimde, sanki ilk kez görüyormuşum gibi heyecanlanırım. Her defasında o güzelim dağlar, eteklerindeki binbir renkli çiçekler ve göllerle unutulmaz görsellikte bir yolculuk yaşatır. Karadeniz dağlarında irili ufaklı yüzlerce göl vardır. Aynı zamanda bu göllerin birçoğu yüksek irtifa gölleridir. Kaçkar Dağları'nın üzerindeki buzullar, buzul çağlarından kalmadır ve görünümleri çok etkileyicidir.
Bu kez yeni bir şey yapmak istedik ve Karadeniz'de pek bilinmeyen ve gidilmemiş bir yer seçtik kendimize. Kameralarımızı Türkiye'nin bir ucunda bulunan Karçal Dağları ve yaylalarına çevirdik.
Karçal Dağları, Kaçkarların doğusunda Artvin sınırlarında yükselen ve Gürcistan'a uzanan bir dağ sırası. Dağların çevresinde bulunan yerleşim yerlerinde çoğunlukla Gürcü yurttaşlarımız yaşıyor. Karçal Dağlarına üç taraftan yaklaşma şansımız var. Bunlar Şavşat, Meydancık ve Borçka ilçeleri. Biz Karçal Dağlarının Şavşat'a bakan yüzünü seçiyoruz. Şavşat, çevresi yüksek yamaçlarla ve yamaçlar da çam ormanları ile kaplı. Burayı gezdikten sonra aracımızla yaptığımız iki saatlik bir tırmanış sonucu Maden köyüne gidiyoruz. Yol köye gelmeden bitiyor ve bittikten sonra bizi yarım saatlik bir yürüyüş bekliyor. Aracı bıraktıktan sonra sırt çantalarımızı kuşanıyor, dereyi geçiyor ve keyifli bir yürüyüş yapıyoruz.


Ormanda yahrak toplayan köylü.
Ağaç kokulu evler

Köyde ilk gözümüze çarpan, tüm evlerin ahşaptan yapılması ve mimarinin birbirine eş ve uyumlu olması. Son zamanlarda Karadeniz Bölgesi'nin yüksek yaylalarında bile geleneksel mimari yavaş yavaş bozulmuş ve beton yapılar görülmeye başlamıştı. Köyün içinde dikkatimizi çeken başka bir şey de evlerin dışına asılmış boy boy kızaklı arabalardı.
Kamp kurmak için köyün hemen üzerinde bulunan küçük bir gölün kıyısını seçiyoruz. Gölün çevresi ladin ve meşe ormanları ile kaplı. Ancak köylülerden gelen daveti geri çeviremiyoruz ve bir eve konuk oluyoruz. Evden içeri adım attığımız anda mis gibi ağaç kokusu bizi sarmalıyor. Ev tamamen ahşap. Evin içinde yürüdükçe yaşlı ağacın gıcırdama sesleri duyuluyor.
Köy evinde biraz dinlendikten sonra yürüyüşe çıkıyoruz. Köyün yaslandığı yamacın üzerine çıkıp tüm çevreyi izlemeye koyuluyoruz. Karadeniz Bölgesi'ndeki dağların tümünde olduğu gibi Karçal Dağları'nda da iklimi genel olarak ikiye ayırabiliriz. Kıyı bölümü ve iç bölüm. İç bölüm çoğu zaman güneşliyken, kıyı bölümü çoğunlukla sisli ve yağmurlu oluyor. Kıyı bölümünden yükselen sis, dağdaki geçitlere ulaşsa da bunu aşamıyor ve kıyı yönüne bakan yüzde bir bulut denizi oluşturuyor. Sisin üzerinde kalmış yüksek tepeler, denizin ortasında birer ada görünümüne bürünüyorlar. Tam karşımızda, sislerin arasından Karçal Dağları zirveleri beliriyor. Karçal Dağları'nın üç zirvesinden biri ve en yükseği 3 bin 430 metre. Zirvelerin yöredeki adı 'Üç Kardeşler' diye geçiyor.


Rakım 2000
Kır çiçekleri ile kaplı bu alanda yukarıya doğru ilerledikçe, yüksek dağ çayırları ile karşılaşıyoruz. Karadeniz Bölgesi fauna ve flora bakımından ülkemizin en zengin yeri. Hiçbir yerde görmediğiniz bitkilerle ya da böceklerle rahatlıkla burada karşılaşabilirsiniz. Karçal Dağları özel bir bitki örtüsüne sahip. Yükseklerde alpin kuşakta yer alan eşsiz alpin çayırlıkları, kayalık, göl ve nehir ekosistemlerini barındırıyor. Bunun dışında Karçallar, dünyada çok az yerde kalmış olan ve ekolojik yönden çok önemli olan 'doğal yaşlı ormanlar' ekosistemini içermesiyle de öne çıkıyor. Doğal Hayatı Koruma Derneği, 1993 yılında Doğu Karadeniz ve özellikle de Karçal Dağı ormanlarının koruma altına alınmasını amaçlayan bir proje başlattı. Dünya Doğayı Koruma Vakfı'nın (WWF) teknik işbirliğini ve finansal desteğini alıyor.
Sırta çıktığımız zaman, birbirinin peşi sıra uzayıp giden vadiler ve vadilerin çeşitli yerlerinde dağılmış yayla evlerini görüyoruz. Çoğu evler boş. Havalar soğumaya başlayınca, yaylacılar hayvanlarını alıp daha aşağıda bulunan köylerine dönüyorlar. Bizim bulunduğumuz köyler, en yüksekteki dağ köyleri. Rakım 2000 metrelere yakın.
Çevrede çeşitli dağ yolları var. Ancak bu yollar kışın kar nedeniyle kapalı. Yollar bir yanı dik uçurumlarla sürüp gidiyor. Eğer bu yolları denemek isterseniz, zamanı uzun tutmak gerekiyor. Çünkü her virajda bir öncekinden çok değişik manzara ile karşılaşıyor ve onu görüntülemek istiyorsunuz.
Köyler kış aylarında karla kaplanıyorlar. Kış ayları yaklaşınca yakacak odunlar hazırlanıyor, mısırlar serenderlere asılıyor, hayvanlara kış boyu yem olacak otlar biçiliyor, toplanıyor ve kurumaya bırakılıyor. Kar yağar yağmaz da kızaklı araçlara öküzler koşuluyor ve tüm ulaşım bunlarla sağlanıyor. Ormana, değirmene gidişler hep bu araçlarla yapılıyor. Ayrıca yolun bitim noktasına kadar olan servisler de yine bu araçlarla sağlanıyor. Kar yağdıktan sonra ağaçların, kayalıkların ve köylerin görüntüleri daha da ilginç bir duruma geliyor ve sürekli fotoğraf çekiyoruz.


Meşe ormanları inanılmaz.
Çıkrık, kuşburnu, akordeon

Köyün içinde bulunan bir takım eski üretim aletleri kesintisiz bir şekilde eski işlevlerini sürdürüyorlar. Çıkrık da bunlardan biri. Ahşap tekerlekten yapılmış çıkrıktan yün ipler elde ediliyor ve bunlardan da güzelim yün çoraplar. Köyün kadınları büyük bakır kazanlarda kuşburnu kaynatıyor, pekmez yapıyorlar. Hayvanları otlatmaya çıkaran da genellikle kadınlar. Kadınlar, buzağılara boncuklardan ve iplerden renk renk, çeşit çeşit kolye takmışlar ve hepsine de bir ad yakıştırmışlar.
Köylüler kendi aralarında Gürcüce konuşuyorlar. Bazı akşamlarda düzenledikleri eğlencelerde Gürcüce şarkılar söylüyorlar. Neredeyse her evin bir akordeonu var. Ve neredeyse her evde mutlaka akordeon çalan birileri. Akordeonla başlayan akşam eğlenceleri, birbirinden güzel şarkılarla devam ediyor. Müziğin çekici ritmine dayanamayan kızlı erkekli gruplar, Gürcü danslarını sergilemeye başlıyorlar. Müziğin sesini duyan geliyor ve dans eden halka gittikçe genişliyor. Dansın yapıldığı meydanı aydınlatan ışık çok cılız. Buna karşın filmlerimizi yüksek asaya zorluyor ve olayı garantilemek için onlarca kareyi görüntülemeye çalışıyoruz büyük bir keyifle.
Son not: Bu geziyi hemen her tarihte yapabilirsiniz. Dağlarda yürüyüş yapmak isterseniz, önerimiz nisan - ekim ayları arasıdır. Hiç yapmamış olsanız bile kar yürüyüşünden çok zevk alabilirsiniz. Bunun için yapılacak şey grubun önünde giden rehberin hedik kullanarak patika yol açması. Size bu konuda köydeki rehber de yardımcı olabilir. Geziyi yaz aylarında programlamayı düşünürseniz, kamp malzemelerinizi şimdiden ayarlayın. Yürüyüş ayakkabalarının dışında, uyku tulumu, sırt çantası, mat ve pratik mutfak malzemeleri mutlaka yanınızda bulunsun. Genel olarak dağ yürüyüşlerinde kamp malzemeleri yük hayvanları ile taşınıyor. Kamp konaklamalı gezilerde tek risk yağış. Kamp malzemeleriniz mutlaka yağmura dayanıklı olmalı.



Nerede kalınır
Şavşat'ta küçük pansiyonlarda kalabileceğiniz gibi Artvin'de kalmak da mümkün. Karahan Otel: Tel: 0466- 212 18 00.

Nasıl gidilir
Şavşat Artvin'e bağlı. Artvin'de havaalanı yok. Uçak yolculuğu yapmak isterseniz, önce Trabzon'a gitmeniz gerekiyor. İstanbul ve Ankara'dan her gün Trabzon'a direkt uçuşlar var. Trabzon Artvin arası 220 km. Buradan araba kiralayarak yolculuğunuza devam edebilirsiniz. Ya da otobüsle Artvin'e gidebilirsiniz. Oradan da minibüslerle Şavşat'a, sonra da taksi tutarak ya da minibüslerle Maden köyüne gidiliyor.  Bunun dışında, İstanbul, Ankara, Bursa gibi kentlerden Artvin'e direkt otobüs seferleri var. Köyde pansiyonculuk yapan Ali Temur , Fikri Yazar'ı arayıp rezervasyon yaptırabilirsiniz. Köyden bazı telefonlar: 0466 581 22 01 , 0466 581 22 50  

Aklınızda bulunsun...
* Yürüyerek ulaşamadığınız çevre köylere ve yaylalara günübirlik bir cip turu yapın.
* Köylerde yerel yemekleri yiyin. Özellikle kuzina sobasında yapılan yemeklerden mutlaka tadın.
* Zaman bulabilirseniz, köylülerin yayla göçüne katılın.
* Artvin Turizm İl Müdürlüğü 0466-212 30 71

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder